Ülkemizde çoğu öğrencinin handikabı olan Matematik dersinden hatırlıyoruz Asal Sayıları. Yalnızca kendisine ve 1’e bölünebilen sayılara Asal Sayı denir ve asal sayıların Matematik’te herhangi bir formülü yoktur. Matematik dersini çok sevdiğimden midir bilemiyorum, ama hayatın her noktasında Matematik olduğunu düşünürüm. Matematik sadece hayatın içinden çıkmaz, hayat da Matematiğin içinden çıkabilir. Demek istediğim, sadece Matematiksel terimleri yorumlayarak hayata dair çok derin anlamlar çıkarabilir insan; burada görmesini bilmek gerekir. Bana sorarsanız durugörü yetisi biraz da budur. Her ne kadar durugörü kelimesi geleceğe dair öngörüde bulunabilmekle alakalı olsa da hayatı ve hayata dair birçok şeyi çoğu kişiden farklı görmek de bir anlamda durugörüdür.
1 olan tek olandır; İlahi Güç'tür. Hepimizde de ondan bir parça vardır.
Matematik’te insana dair çok derin dersler görebilmekten dem vuracak olursak asal sayılar bu terimlerden sadece biridir. Bir düşünsenize kendisine ve 1’e bölünen; bunun dışında hiçbir sayıya bölünmeyen sayılar... 1 olan, tek olandır; İlahi Güç’tür. Hepimizde de ondan bir parça vardır. Asal sayının bölünme enerjisini bir insana uyarlayacak olursak, 1 olana yanı Tanrı’ya ve kendisine (Tanrı’nın ona verdiği ruh parçasına) bölünen, onun dışında hiçbir şeye boyun eğmeyen, eğilmeyen, bükülmeyen bir insan portresi görürüz… Bütün Tasavvuf Ehillerinin, Sufilerin, Mevlevilerin ve Tanrı’ya ulaşmayı hedef edinen bütün akımların amacı bu değil de nedir?
Bütün sayılar asal çarpanlarından oluşur. Her sayıyı var eden de asal sayılardır. Bir insan fazlalıklarından, aşırılıklarından arındığında yine asal çarpanlarına ayrılmış oluveriyor ve en sonunda tekrardan yukarıda bahsettiğim tekâmül yoluna giriyor; yani sadece 1 olana ve kendine bölünebilen en saf haline dönüşüveriyor. Dünyaya karşı dimdik duran, boyun eğmeyen, bir o kadar da olgun bir noktaya geliyor.
Sadeleş, tekamül yolculuğunda sade ve dağılmadan yaşa! İşte o zaman potansiyelindeki enerjiyi korumuş olacaksın.
Asal sayılardan bahsetmişken yine meşhur bir asal sayı olan 13 sayısına değinmeden geçmek olmaz. 13 Hristiyanlık’ta uğursuz kabul edilen bir sayıdır. Bunun nedeni tamamen Hristiyanların bu sayıya olan bakış açısıyla alakalıdır. Bir inanışa göre Hz. İsa’nın çarmıha gerilmeden önceki son akşam yemeğinde masada 13 kişinin olması ve 13. kişinin Hz. İsa’nın kendisi olması bu sayıyı Hristiyanlar için uğursuz hale getirmiş. Başka mitolojik inanışlara göre de 13 uğursuz sayılıyor, ancak bunun “neye inanırsan onu yaşarsın” mantığında bir inanış olduğunu düşünüyorum. Bu açıdan bakıldığında aynı inanış 12 rakamı için olsaydı, buna inanan insanlar büyük ihtimal 12 ile ilgili kötü tecrübeler yaşayacaklardı. Neyse, bu inanışlar adeta bir cengâver gibi asilce duran asal sayılarımızın nazar boncuğu olsun! 😊
Asal sayılar Türkiye Cumhuriyeti tarihinde önemli bir yerdedir. 29 Ekim Cumhuriyet’in ilanı, 19 Mayıs Atatürk’ün Samsun’a ayak bastığı tarih, 23 Nisan Meclis’in açıldığı tarihtir ve hepsi asal sayılardır. Ayrıca araştırmalara göre, asal sayıların dağılımındaki düzen ile Uranyum atomunun enerji seviyelerindeki dağılım düzeninin birebir olduğu ortaya çıkmıştır. Ağır atomlardan biri olan Uranyum, düzenli olmak ve dağılmamak için mümkün olan en düşük enerji seviyesini kullanır.
Asal sayılar biz insanlara ne kadar enteresan mesajlar veriyor değil mi?! Adeta “Sadeleş, tekamül yolculuğundayken sade ve dağılmadan yaşa, işte o zaman potansiyelindeki enerjiyi israf etmemiş, korumuş olacaksın” diyor. Hep ne diyoruz; evrenin dili enerjidir, enerjiyi boşa harcamamak da evrene boşa dil dökmemek ve doğru mesajlar vermek anlamına gelir. Hayatın özü de budur; tıpkı bütün sayıların en küçük yapı taşının, atomunun asal sayılar olması gibi…